Pazar, Ocak 13, 2008

"PAYAM"



Müzmin bir nezlenin (Eskiden biz, sondaki "a"yı uzatarak, iki a imiş gibi “dumaa” derdik) verdiği uyuşuklukla bugün ancak payam üzerine bi’şeyler yazabileceğim. Böyle bir yazı yazmak çoktandır aklımdaydı da hep erteliyordum. Bu yıl Datça’da payamların çiçek açması geç kaldı. Bugünlerde tek tük açmaya başlamaları gerekirdi. Şimdi bazı okuyucular “payam” sözcüğüne takılacaklardır. Bi’çok Datçalı da dahil.. Çünkü ta 1960’lı yıllardan beri onlar da Payama badem demeye başladılar.. Yarımadamızdaki nerdeyse beşyüz yıllık payam, turizmin etkisiyle adını değiştiriverdi. Yerliler, beyaz adamların dilini kullanmaya o kadar meraklılardı ki… Ama, beni şaşırtamazlar. Seyitali Dede’min bubası payam demiş, Seyitali dedem payam dedi, bubam payam dedi, anam da, onun bubası ve dedeleri de payam dedi. Ben neden badem diyecekmişim ki? Hele alttaki yazıyı okuduktan sonra…
Yazı, Ahmet Uhri adında bir yazar tarafından kaleme alınmış. Ahmet Uhri’nin kaynağı nedir, bilmesem bile, yedi ceddimin kullandığı sözcüğü neden değiştirecek mişim? Onların bilgisi kaynak sayılmaz mı?
Bütün bunların ışığında Sayın Ahmet Uhri’nin yazısını da ekliyorum:
*********************************
Bademin Mitolojik Öyküsü (Bakın buradaki badem sözcüklerini ben kullanmıyorum)

Badem ağacı, mitolojide Trakya Kralı’nın kızı Phyllis’in bu ağaca dönüşmesiyle anılır. Troia Savaşı’ndan dönen Theseus’un oğlu Demophon, Trakya sahillerine sığınır ve burada Trakya Kralı’nın kızı ile birbirlerine aşık olurlar. Ancak ülkesine dönmesi gereken Demophon hemen geri döneceği sözünü vererek Phyllis’ten ayrılır. Ancak, aradan aylar geçmesine karşın Demophon geri dönmeyince kederinden kendini asan Phyllis’i tanrılar kuru bir badem ağacına dönüştürürler.. Çok uzun zaman sonra Demophon geri döndüğünde olanları öğrenir ve yanına giderek kuru ağaca sarılır. Ağaç bir anda yapraklar ve çiçeklerle donanır. Amygdalus Communis, Payam, Boçça, Piyam, Payem, Şabah gibi adlarla anılır. Sırpça ve Bulgarca’ ya da badem olarak geçen bu ağacın adının aslı Farsça “Badam” dır. Anadolu Türkçesi’nde sıkça görülen d-y dönüşümü sonucu badam ya da badem; Bayam ya da bayem buradan da payam sözcüğüne dönüşmüştür.. Karaburun yöresinde de payam adı kullanılmakta. Denizli’nin Acıpayam ilçesi de adını buradan almakta ve Acıbadem anlamına gelmekte.
Ahmet Uhri
*****************************
Datça için şu sıralar başlıca gelir kaynağı olan bu ürün üzerine yapılan bir araştırma sürecinde üreticiye sorulan sorularda alınan yanıtlar çok ilginçti.
Soru:
-Kaç çeşit payam tanıyorsun?
Cevap:
-Onu bilmeyecek ne va! beş çeşit!... Arkadan sayıyor: En iyisi nurlu, sonra akpayam, daha sonra gababağ, sonra da sırapayam gelir. Ha, bir de dişpayamı va.
Soruyu böyle cevaplandıran üreticinin tarlasına girince, gördüğümüz ilk payam ağacını gösteriyoruz;
Bu payamın türü nedir?:
-Ha! O mu? O, Omar payamı.
-Peki onu neden nurlu cinse aşı yapmıyorsun. Nurlunun fiyatı sıra payamın iki katı, değil mi?
-Aşı mı? Yok abi, o bizim can damarımız. En erken çağlayı o verir. Çağlanın kilosu on lirayken pazarlayabilirsin. Erkencidir. En az yirmi gün daha erken olur çağlası.
-Peki, şu ağaca bakar mısın, Bu ne türdür?
-O İsmet payamı.
-Neden iyi türe değiştirmiyorsun?
-Olur mu? O benim gelir garantim. Her yıl salkım salkım mahsul verir. Hiç biri mahsul tutmasa bu tür ağaç mutlaka iyi kötü mahsul verir. Bakın, diğer ağaçlar boş neredeyse, ama bu ağaç mahsul yüklü...
-Şu ne cinstir?
-Şu mu? Bu nakışlı payamdır. Dış kabuğu soyulduktan sonra kurutulur, kabuklu olarak evde saklanır. Evin ihtiyacı için sandıkta muhafaza edildiğinden, "sandık payamı" da denir. Dış kabuğu nakışla işlenmiş gibidir. Yani süslüdür. Eşe dosta hediye verilir. Çok eskiden şarlatan hocanın birisi, bu payamın üstündeki çizgileri Kuran yazısına benzetip, bu bademden kadınlara muskalar yaparmış.
-Şu da diş payamı. Elle bile kırılır. Evlerde çerez gibi tüketilir.
Bu gibi sorular ve cevaplar uzayıp gidiyor. Araştırma sonucu kaç çeşit payam çıkıyor karşımıza biliyor musunuz? Ellinin üstünde. Her cinsten alınan örnekler bir üniversiteye gönderildi. Genetik sonuçlar alınınca cins sayısı düşer ama gene de kırk sayısından daha az olmayacaktır, Datca’daki payam türleri.
Ha, bir de Şeytan Payamı var. Dağlarda kür olarak insan boyunda büyür. Küçük küçük payamı olur. Çağlayken yenir ama, sonraları çok acı olur. Datça'dan başka yerlerde olduğu bilinmiyor. Bugünkü payamların atasıymış. Bu payamı acı payamla karıştırmayalım. Acı payamın ağacı da kendisi de normal payam büyüklüğündedir.

Payamın öyküsü burada bitmez. Ama, hepsini anlatmak istersek, yerimiz yetmez…