Cuma, Ekim 03, 2008


"Önce yalnızdım, karanlıktı her şey. Sonra gride buldum kendimi.
Gözüken bir şeyler vardı; kesif bir tutku, sonsuz bir bilinmezlik…
Geceler boyunca kötü rüyalar gördüm. Bir sabah eski bir kıyı kasabasında uyandım. Kekik kokulu dağlarda dolaştım günlerce. Bulutları izledim geçip giden… Kızıl çam ormanlarında kayboldum.
Yeşil: İnsanı rahatlatan tarifsiz güzellik… Yeşil oldum. Tarifsizdim, güzeldim, ama eksik…
Günbatımına yakın turuncu oldum ve giden gün ile eflatun…
Yıldızlar, galaksiler bozdu siyahın sihrini. Gözlerimi kapadım, yıllar boyunca da açmadım. Siyah oldum, küstüm…
Ve bir gün yıllar sonra, maviye açtım gözlerimi. Bir sonraki gün ve diğerinde de… Öptüm öptüm kokladım. Mavim diğer yarım benim."
(Kitabın ilk sayfasından alındı.)

Araya giren bir sürü etkinliklerden sonra bayramın da araya sıkışmasıyla yeni bitirdim Alim Erginoğlu’nun kitabını okumayı; “Bir Türk, Bir İngiliz ve Üç Kuruşluk Dünya.”
Kitap 512 sayfa.
MB Yayınevi’nden 2007 yılında çıkmış.

Kitabın ilk yetmiş beş sayfasında yazar Alim Erginoğlu, genç yaşta yakalandığı korkunç hastalığı nasıl yendiğini duru bir dille anlatıyor. Hastalıkla savaşını anlatırken bir insanı daha tanıyorsunuz; onun yanıbaşında, ona bütün gücüyle destek olan eşi Rachel’i.
Yetmiş beşinci sayfaya kadar olan kısmın Datça’da yazıldığı günü gününe belirtilmiş olduğundan, bu kitabı da kısmen “Datçalı Kitaplar” arasına koyacağız. Alim ile yüz yüze görüştüğümde kendisinin de bir Datça aşığı olduğunu anlamıştım. Kitabından ve bloğundan (http://www.alimrachel.blogspot.com/) da anlaşılıyor zaten.
Yetmiş beşinci sayfadan sonra Alim ve Rachel çiftiyle uzunca bir uzak doğu gezisine çıkıyorsunuz.
Kitap hakkında daha fazla bilgi edinmek ve kitabı nerelerde bulabileceklerini öğrenmek isteyenler Google’a kitabın adını yazarak girebilirler.