Salı, Mart 07, 2006






“MAYSTORU”
Nihat Akkaraca
Adı Mehmet. Ama Datca Yarımadası’nda herkes onu “Maystoru” adıyla tanır, o adla çağırırlar. Anası, oğlunun yaptığı yapılara bakarak, öğünmek için: “Benim oğlum ‘Maystoru’” deyince, köylü de ustaların ustası olan Mehmet’e, Maystoru adını layık görmüş. Doksan altısına merdiven dayamış Maystoru’yu tanımayan yok Yarımadada’da
Kendisini 1940’lı yıllarda kendi elleriyle yapmış olduğu iki katlı taş yapının alt katındaki kahvenin önünde otururken bulduk. Doksan altı yaşında göstermiyordu. Yapmış olduğu yapılardan söz açılınca daha da gençleşti… “Şu karşıya geç de bu binanın resmini çek, turistler hep resim çekiyor” deyince, ben de öyle yaptım. Köyün ortasında ayakta duran bu iki katlı bina yapı olarak tam bir Greek tarzıydı. Taşların işlenişi, kapı ve pencereler köy tarzına hiç benzemiyordu.
Maystoru yurtdışına çıkmamış, Rum ustalarla da çalışmamışsa, yapmış olduğu yapılardaki bu tarz nereden geliyor? Bunu Maystro’ya sordum: “Neden senin yapıların diğer Türk ustaların yapılarından değişik?” diye. Cevap: “Anam bene hep derdi; bi iş yapacaksan doğru dürüst yap. Yapamazsan hiç yapma…”
“Anan Rum’muş” diyecek oldum; lafı ağzıma tıkadı: “Onlara Rum demek çok günah…”
, Belli ki, anasına Rum denmesinden hoşlanmıyordu. “Onlara” diye söze başlamasının sebebi, Teyzesi’nin de Sındı Köyü’nde Topal Hasan’la evlenmiş olmasıydı. Ben ise, bu iki kahraman Rum kızların öyküleri peşindeydim. 1919 da bütün Rumlar Datça’yı terkederken, bu iki kız kardeş ailelerine başkaldırarak: “bizim vatanımız burası, biz burada kalıyoruz.” Diyebilmişler ve dediklerini de yapmışlar. Bunlar benim gözümde kahraman, Maystoru’nun gözünde, Rum oldukları için, kahraman değiller mi acaba?
Oğlu, Maestro, yıllarca ayakta kalacak binalara taş koyarken, anası Fatma da boş durmamış; köyün ve civar köylerin ebeliğini yapıyormuş o zamanlar. Erkek kardeşinin adı İbrahim’miş; ona bazen “Cavur İbrahim” diye takılırlarmış köyde. Bunlara çok alındığı belli oluyor. Bir kızkardeşi de Sındı Köyü’nde evli. “Elhamdülüllah hepimiz Müslümanız diyor.” Maestro, köyde imam bulunmadığı zamanlar, namaz da kıldırıyormuş. Sohbet sırasında sigaraları arka arkaya ekliyor. “Sigarayı çok içiyorsun” dediğimde: “Yaş 97’e dayandı,” diyerek, “Acı patlıcanı kırağı çalmaz” demek istiyordu herhalde.
Yapmış olduğu binalardan laf açınca coşuyor. “Bu köylere kanal sistemini ben getirdim” derken gözleri parlıyor.. Eskiden tuvaletler septik çukurlarının tam üstündeyken, Maestro, kanal sistemi yaparak, septik çukurlarını tuvaletlerden uzaklaştırmış. O zamandanberi tuvaletler bu sistemle yapılmış Betçe köylerinde.
Kalkacağımıza yakın anasının adını sordum: “Fatma” dedi. “Ama Topal Hasan’la evlenenin adı da Fatma” dedim. “Olsun, öyleydi” dedi Dini tören yapılırken, ilk Müslüman olana “Eski Fatma,” diğerine de “Yeni Fatma”demişler. Anasının evlenmeden önceki Rum adını sormak istedim. Cevap kesin ve kısaydı: “bilmiyorum…” Yaşlılardan duydum. Anasının adı Marya, teyzesinin adı Katherina’ydı.
Ondan ayrılmadan evvel yüzbinlerce taşın dokunduğu elleri öpmek istediğimde mutluluğu gözlerinden okunuyordu, Maystro’nun…

Hiç yorum yok: