Cumartesi, Mart 04, 2006

MISTAN OSMAN
Nihat Akkaraca

Gocamar’daki tarlasının etrafındaki çalıları temizlemekteydi. Sabahtanberi kestiği çalıları tarlanın bir köşesine yığıp yakmak için tutuşturduğunda rüzgar yoktu. Yarımada’da dal kıpırdasa, Gocamar’da fırtına koptuğunu hesaplıyamamıştı . Aniden esmeye başlıyan poyraz, yanmakta olan çalıları önüne katarak, tarlanın üst tarafındaki makiliğe sürükleyiverince olanlar oldu. Ormana ait olan çalılık tepe, bir saat içinde kapkara kesileverdi. Mıstan Osman, sadece seyretmekle kaldı; zaten yapabileceği bişey de yoktu. Sadece, gören eden var mı diye bir müddet etrafına bakındı. Görünürlerde kimseler yoktu.
Aradan bir ay geçmeden bir mahkeme davetiyesi geldi Mıstan Osman’a. Okuma yazma bilen birine okutunca anladı yangına sebebiyet vermekten hakkında dava açıldığını. Orman idaresi dava açmıştı, çünkü yangın o’nun tarlasından başlamıştı. Mahkeme gününü beklemeden taa Belenköy’den Datca’ya geldi. O zamanlar dava vekilleri vardı Datca’da, avukat yoktu. Onlardan birine danıştı. Daha evvel mahkemeye yolu düşmediğinden korkuyordu ve anlamak istiyordu, bu davanın sonu ne olurdu ve başına ne gibi bir dert açardı. Dava vekili O’nu rahatlattı: “Ateşi senin yaktığını gören var mıydı? Mıstan Osman’ın cevabı: “Tepe yanarken iyice baktım, etrafta kimseler yoktu.” Dava vekili kesin konuştu: “Eh! Şahit yoksa, ne yapabilirler ki, kurtarırsın.” Mıstan sevindi. Mahkeme gününü heyecanla bekledi.
Duruşma günü geldiğinde, eşeğine binip geceyarısı çıktı yola Belenköy’den. Sabah erkenden Datca’daydı. Duruşma başladığında, lkönceleri inkar etmeye çalıştı. Hakim biraz daha sıkıştırınca, dava vekilinden aldığı akıl aklına geldi, ve duruşuna biraz çeki düzen vererek, hakime:
“Evet Hakim bey! O tepeyi yakmasına ben yaktım. Ama, benim yaktığıma dair va mı şahidin?” dedi, biraz da diklenerek.
Hakim, bu diklenmeye alınmış gibi, hemen verdi kararını.. Zabıt katibine dönerek:
“Yaz bakalım!” Dedi. “Temyiz yolu açık olmak üzere, altı ay hapsine…” derken, Mıstan Osman temyiz kelimesini ilk kere duyuyordu. Hakim sözünü bitirmeden, yine diklenerek:
“Hakim bey!, ben köylüyün, buraya pis geldim, mahpus damına da pis giderin , temizlenmek falan istemem,” deyiverdi.
Mıstan, mahküm olmuştu ama, erkeklik de kendisinde kalmıştı.

Hiç yorum yok: