Pazar, Aralık 23, 2007

En Zor Bayram Ziyareti

On yıl önce düşmüş... Kırılmış bir kalça kemiği, görmeyen iki göz. Hiç zaafiyete uğramamış bir beyinle sanki görüyor gibi. Ses gümbür, gümbür.
Yaş Doksan beş. On yıldır son yolculuğa direnen bir eski toprak.
Bu Kurban Bayramında yaptığım ziyaretlerin beni derinden etkileyeni...
Süreyya Aylin Antmen'in şiirsel bir yazısı, sanki bu görüntü için yazılmış gibi...
Durmuş saat.
İskemleler çürük. Odalar bir bir kilitli. Kadın hasta.
Soğuk, kapı kilidinden usulca giriyor. Komodinde bir bardak su.
Gezinen böcekler.
Uzaktan duyulan neşeli bir şarkı. Ter. Kâbus. Sıkılmış dişler. Sayıklama. Bir yumru.
Boyut karışıklığı. Hiçlik. Geri dönüş.
Komodinde bir bardak su. Rüzgârla şımaran perdeler. Bütün kapılar açıldı.
Gıcırtılar. Çocuk sesleri. Duran, duyargalarını kımıldatan böcekler, tedirgin, hazırlıklı.
Nereden geldiği belli olmayan konuşmalar, birbirine karışan kelimeler. Biraz daha uyku.
Bitmiş zaman.

Süreyya Aylin Antmen

7 yorum:

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Nihat Abi, inanin icim acidi, bir yaslimizi o tahta sandalyelerin yaninda yatalak görunce...Burada yaslilar cocuklar kadar kiymetli, devlet bir cocuklara bir de yaslilara hizmet etmekle yukumlu sanki...

Nihat Akkaraca dedi ki...

Aslında, Alp & Ege'nin Annesi, bu ziyaretten bir öykü bile çıkar. Ben kısaca anlatmayı yeğledim, hem de Süreyya Aylin'in internet sayfalarında rastladığım bir yazısıyla, iznini alarak.
Bir bayram gününde bu konuyu buraya taşımak istememiştim ama, düşündüm ki, insanların haberi olsun, yaşadıımız günlerde böyleleri de var...

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Hakikaten Habibe'nin yazdığı gibi insanın içini acıtan bir öykü ve şiir..Ne diyebilirim bilmiyorum, içim burkuldu..
Sevgiler

Nihat Akkaraca dedi ki...

Evet, Ayşegül, Yazı, sanki görüntü için yazılmış gibi...

Adsız dedi ki...

Yaslilarimiza tibbi bakimin tam olarak yapilmadigini dusunmeden edemedim. Dedem, ki 80 kusur yasinda ama yasindan genc, saglikli, sadece yasi olan ama yasli olmayan bir adamdi, cok dolambacli merdivenleri elinde paketlerle cikarken dusmustu, askeri hastahanede doktor gozunun kenariyla bakip, zaten yasli filan diye neredeyse mezarini kazitacakti. Dedem orada ic gomlegiyle rontgen beklerken pnomoni oldu da vefat etti. Bizde otenazi kanunlarina gerek yok, doktorlar canlari istedigi gibi uyguluyorlar zaten.

Bu kadincagizin da yasam kalitesi iyilestirilebilirdi ama...

www.elifsavas.com/blog

Nihat Akkaraca dedi ki...

Merhaba Elif,
Belli bi yaştan sonra bazıları bunun gibi, ölüme terkediliyorlar. Dirençleri varsa uzun müddet daha yaşıyor, yoksa çabucak gidiyorlar, umarım daha rahat bir yere.

Arasıra aranıp sorıulduklarında öyle mutlu oluyorlar ki:

Ama bizim buralarda yaşlılara en çok değer mezaelıklarda veriliyor. Bi'görsen dini bayramların arefelerinde mezarlıkları. Ellerinde mersin dallarıyla mezarlar arasında dolaşanları. Ben bazen takılıyorum böylelerine: "Biraz geç kalmadık mı?" diye...

Nihat Akkaraca dedi ki...

Çabuk yazmaya kalkınca bazı imla hatalarım oluyor, kusura bakmayin siz, gari...