1- Kırmızı turp, bir baş. ( armut büyüklüğünde)
2- Bir diş sarımsak, büyükçe. Eğer sarımsak küçükse iki diş
3- Taze soğan, iki veya üç adet. (Büyüklüğüne göre ayarlayın)
4- Üç veya dört yaprak roka
5- Dört dal maydanoz
6- Dört dal dereotu
7- Bir adet salatalık, küçük boy, bol çekirdekli olsun
8- Orta büyüklükteki bir elmanın yarısı
9- Brüksel lahanası, altı adet, iştahınıza göre, 8 adet de yapabilirsiniz
10- Ton balığı, Dardanel, kağıt paketlerde satılan. (Paket içinde satılanlar lezzetli)
11- Bir adet yeşil biber.
12- Marul 4 yaprak. (kıvırcık da olabilir, göbekli marul da..)
13- Zeytinyağı (Datça zeytinyağı olsun. Şirince’den Candan Turhan’ın zeytinyağından da olabilir.)
14- Tuz
15- Elma sirkesi
Büyükçe bir cam kasenin içine turpu rendeliyoruz (Rendenin büyük dişli tarafıyla)
Daha sonra salatalığı, ondan sonra da elmayı, en son sarımsağı, rendenin ince dişli tarafıyla rendeliyoruz. Veya eziyoruz.
Önce rokayı, sonra dereotunu, daha sonra maydanozu ve taze soğanları doğruyoruz.
Bu arada küçük bir çelik tencere içinde su kaynamış oluyor. Brüksel lahanalarını suya atıp başında bekliyoruz. Zamanlamaya çok dikkat etmemiz gerek. Lahanaların özleni, yani damarları açık yeşile dönerken ocaktan alıp suyunu boşaltıyoruz. Daha fazla kaynarsa tadı kalmaz. Lahanalar ağızda cırrrt etmeli. Onlar beklerken biz devam ediyoruz.
Salata kabımıza marul yapraklarını doğradıktan sonra yeşil biberi de doğruyoruz.
Kaynamış olan Brüksel lahanalarını dörde bölüp salatanın içine atıyoruz.
En son bir paket ton balığının yarısını(zaten paket 100 gr lıktır) salataya katıyoruz.
Zeytinyağını kendi zevkinize göre katıyor, arkasından elma sirkesinden gereği kadar ilave
2- Bir diş sarımsak, büyükçe. Eğer sarımsak küçükse iki diş
3- Taze soğan, iki veya üç adet. (Büyüklüğüne göre ayarlayın)
4- Üç veya dört yaprak roka
5- Dört dal maydanoz
6- Dört dal dereotu
7- Bir adet salatalık, küçük boy, bol çekirdekli olsun
8- Orta büyüklükteki bir elmanın yarısı
9- Brüksel lahanası, altı adet, iştahınıza göre, 8 adet de yapabilirsiniz
10- Ton balığı, Dardanel, kağıt paketlerde satılan. (Paket içinde satılanlar lezzetli)
11- Bir adet yeşil biber.
12- Marul 4 yaprak. (kıvırcık da olabilir, göbekli marul da..)
13- Zeytinyağı (Datça zeytinyağı olsun. Şirince’den Candan Turhan’ın zeytinyağından da olabilir.)
14- Tuz
15- Elma sirkesi
Büyükçe bir cam kasenin içine turpu rendeliyoruz (Rendenin büyük dişli tarafıyla)
Daha sonra salatalığı, ondan sonra da elmayı, en son sarımsağı, rendenin ince dişli tarafıyla rendeliyoruz. Veya eziyoruz.
Önce rokayı, sonra dereotunu, daha sonra maydanozu ve taze soğanları doğruyoruz.
Bu arada küçük bir çelik tencere içinde su kaynamış oluyor. Brüksel lahanalarını suya atıp başında bekliyoruz. Zamanlamaya çok dikkat etmemiz gerek. Lahanaların özleni, yani damarları açık yeşile dönerken ocaktan alıp suyunu boşaltıyoruz. Daha fazla kaynarsa tadı kalmaz. Lahanalar ağızda cırrrt etmeli. Onlar beklerken biz devam ediyoruz.
Salata kabımıza marul yapraklarını doğradıktan sonra yeşil biberi de doğruyoruz.
Kaynamış olan Brüksel lahanalarını dörde bölüp salatanın içine atıyoruz.
En son bir paket ton balığının yarısını(zaten paket 100 gr lıktır) salataya katıyoruz.
Zeytinyağını kendi zevkinize göre katıyor, arkasından elma sirkesinden gereği kadar ilave
ediyorsunuz. Tuz atmayı unutmayın sakın. Şimdi iş karıştırmaya geliyor. Çok iyi karıştırılması gerek. Soğan ve sarımsak kokusu her tarafa çok hafif dokunmalı. Salata adeta sirke ve zeytinyağı banyosu yapmış olmalı.
Bu arada işin en zevkli tarafını unuttum. Bütün bu işleme başlarken kırmızı şarap açılmış olmalı. İşte bu kısım çok önemli. Şarap deyince ne diyeceğimizi ne yapacağımızı şaşırıyoruz . Bu sofra iyi bir şarap ister. İyi bir şarap da çok pahalı. Ne yapacağız? Az içeceğiz ama kaliteden şaşmayacağız. Salata yapımına başlarken, açılan şişeden bir bardak şarap tezgaha konmuş olacak. Ara sıra bir iki yudum alacaksınız. Hafiften, kendinize göre ıslıkla veya sesle bir şarkı mırıldanabilirsiniz. Sofraya oturduktan sonra da ikinci bardak gelecek. Artan şarap yarına saklanacak. Bu salatayı yapmak biraz zamanınızı alacak, ama, sonuçta hiç pişman olmayacaksınız.
Ha! Yanında yemek ne olacak? Bu salatanın yanında başka yemeğin pek önemi kalmıyor. Rahat bir uyku için bu salata yeter. Afiyet olsun. Bu, 2007 nin salatasıydı. 2008 ne getirir bilemem. Eğer beğenirseniz adına “Akkaraca Salatası” diyebilirsiniz.
Bu arada işin en zevkli tarafını unuttum. Bütün bu işleme başlarken kırmızı şarap açılmış olmalı. İşte bu kısım çok önemli. Şarap deyince ne diyeceğimizi ne yapacağımızı şaşırıyoruz . Bu sofra iyi bir şarap ister. İyi bir şarap da çok pahalı. Ne yapacağız? Az içeceğiz ama kaliteden şaşmayacağız. Salata yapımına başlarken, açılan şişeden bir bardak şarap tezgaha konmuş olacak. Ara sıra bir iki yudum alacaksınız. Hafiften, kendinize göre ıslıkla veya sesle bir şarkı mırıldanabilirsiniz. Sofraya oturduktan sonra da ikinci bardak gelecek. Artan şarap yarına saklanacak. Bu salatayı yapmak biraz zamanınızı alacak, ama, sonuçta hiç pişman olmayacaksınız.
Ha! Yanında yemek ne olacak? Bu salatanın yanında başka yemeğin pek önemi kalmıyor. Rahat bir uyku için bu salata yeter. Afiyet olsun. Bu, 2007 nin salatasıydı. 2008 ne getirir bilemem. Eğer beğenirseniz adına “Akkaraca Salatası” diyebilirsiniz.
19 yorum:
Ellerinize sağlık Nihat Abi,
Harika görünüyor, birde salatanın nasıl yenmesi gerektiğini öyle güzel anlatmışsınız ki. Her şeyin başı bir tutam keyif değil mi?
Salataligin neden cekirdeklisi, Nihat Abi? Bizim buradaki fiyati ile övundugum Yakutlar %40 zamli geldi bu kez :(((
Alp&Ege'nin Annesi, Bu tür salatalıklar Datça pazarında son iki aydır satılıyordu, sadece bir iki üretici tarafından. İçleri bol çekirdekli, eski salatalıklar gibi kokusu olan, oldukça lezzetli.
Fakat bu son pazarda yoktu. Artık kalmadı dediler.
Gelecek yılı bekleyin dediler. Biz de Eh! Ne yapalım dedik, Bekleriz...
Offfff.........Agzim sulandi Nihat Abi!!!! Serefine ve afiyet olsun.
www.elifsavas.com/blog
Elif, senin yemeklerin yanında esamesi okunmaz. Ama, bu salatanın yapım aşaması var ya, tam bir seremoni. Uzaktan da olsa beğendiğine sevindim.
Datca ile ilgili sevindirici bir yazi:
http://www.gazetemuzik.com/scripts/kayit.asp?ID=375&KOD=001_002&page=grup_yazarlar.asp&results=
Boyle bir tuhaf gorunuyor ama www.gazetemuzik.com sitesinde Sefik Kahramankaptan'in yazisini bulup okuyun desem daha iyi.
Valla, Elif, ilkin senin yazını bulup okudum. İçinde yaşadığımız sanat dünyası ancak bu kadar açık, net ve doğru anlatılabilir.
Aklına, gönlüne, ellerine sağlık... Sen çok yaşa, e mi?
Sayfanizi daha bugün kesfettim. söylesine bir göz gezdirdim ve niye daha önce bulmamisim diye hayiflandim. ben 1999 senesinde datcaya yaptigim kisa bir tatilin sonucunda, aski o sirin yerin bir restoraninda bulupta, hayatimi o harika insanla birlestirdikten sonra, datcadan kopamaz oldum. esim ve evliligimizin meyvesi 4 yasindaki oglumuzla isvicrede yasamakta olsakta, (neredeyse) her sene datca bizi misafir eder. cünkü hem datcada esimin ailesi oldugundan, hemde datcadan kopmak cok zor oldugundan. biz seneye yaztatilinde gene datcadayiz. siz zaten ordasiniz. belki yollarimiz kesisir. dünya cok kücük. belki sizi restoranimizda agirlamak serefine bile erisebiliriz... kimbilir? sevim
Beni mutlu eden yorumunuz için teşekkür ederim, Sevim Hanım.
keşke o lokantayı bana tarif etseniz de beni de meraktan kurtarsanız. yazın tabii ki görüşeceğiz. Ama o zamana kadar bendeki merak ne olacak? Hangi lokanta acaba diye. belki de arasıra gittiğim lokantadır kimbilir. Şimdi datca'daki bütün lokantaları araştıracağım, kimin
gelini İsviçre'de diye...
Tekrar merhaba, Sevim Hanım
bakın nerede oturduğunuzu buldum: Winterthur, Zurich.
Zürich'teki LORA Radyosu'unda arasıra öykülerim okunuyordu. Bilmem hiç dinlediniz mi? Çoktandır kayıt yapılmadı. Belki şu günlerde okunmuyor.
Datca'da görüşmek üzere...
Nihat Abi
nihatabi cok sekersiniz (umarim size böyle hitap ettigim icin kizmazsiniz...)! sizi meraktan kurtarayim ozaman. yok, ben winterthur, zürichte oturmuyorum (maalesef hikayelerinizide hic dinlemedim. ama cok isterdim). kreuzlingende oturuyorum (almanyanin konstanz sehrine sinir). züriche 60-70 km uzaklikta. datcadaki restoranimizin ismi merter restoran. esimin babasi isletiyor. ismi saim kaya. esimle tanistigim zamanlar restoran sahildeydi, evim pastanesinin hemen yaninda. dükkansahibi oradan cikardi daha sonra. esimle ben bir yer aldik ve orayi saimbabam düzenledi, restoran yapti. ismi gene ayni. merter restoran. ama maalesef artik biraz sehirdisinda kaliyor. migrostan daha yukarda. tam olarak oraya ne diyorlar bilmiyorum. plajdan restorana giderken, dolmusta "patnoslarin oraya" diyordu esim. o kaldi aklimda.... birde restoranin karsisinda fevzi bey diye birine ait büyük bir villa var. bilmiyorum bu bilgilerle size yardimci olabildimmi? sevgilerle... sevim
Şimdi anladım lokantayı, Sevim, diyebilirmiyim size. Bu bloglarda kural böyle oldu artık. Hanım ve efendi sözcüğünü çok kullanmıyoruz.
Eski Merter Lokantasını da iyi biliyorum, yenisini de. Dün akşam arkadaşlar, hatta arkadaşlardan öte üç kardeş çocukları gidelim bi yerde yemek yiyelim deyince Merter Restauranta niyetlendik. Maalesef ben evdeki taze balığı bahane ederek gitmek istemedim. Keşke gitseydim. Mutlaka sorardım sizi. Diğer iki arkadaş oraya gittiler.
Ben daha öce gitmiştim. Hergün Eski Datca'ya giderken önünden geçiyorum.
Ben sizin Zürih'teki yerinizi benim bloğumdaki göstergeye göre bulmuştum. Yani Mapstat sayesinde. Ama demek ki Mapstat yanılıyor. O gün kim bloğunuza girmişse onun yerini harita üstünde gösteriyor güya. Ama yanılgılar var. Hatta Google Earth'i kullanarak tam adresi zoomluyorsunuz, güya evinizi bile gösteriyor. Artık o sisteme inanmayacağım.
Benim öyküler ayda bir okunurdu Lora radyasunda. Her ayın son çarşamba günü. Şimdi çoktandır kayır falan yapılmadı. Ağostos ayından beri.
İşte böyle Datca'da işler.
Yaz ayının her hangi birinde inşallah görüşürüz.
Nihat Abi
tabiiki sevim diyebilirsiniz? ne demek? mapstat sizi birazcik yaniltmis anlasilan :-). demek restoranimizi biliyorsunuz? cok memnun oldum! insallah sizde gittiginiz zaman memnun kaliyorsunuzdur... saimbabamin dedigine göre isler pek iyi degilmis. ama acilir insallah. insallah seneye yazin görüsmek üzere! ozamana kadar sayfanizi mutlaka takip etmeye ve arada yorumlarda birakmaya devam edecegim. eger giderseniz, bizimkilere erdincle sevimden selam söyleyin :-). bu arada: simdiden iyi bayramlar nihat abi! sevim
Ben malzemeler içindeki ton balığını çıkarıp bu salatayı güzel ve kaliteli bir balığın yanında yerdim.
Nihat abi, salata işte budur! ellerinize sağlık.
Açalya, haklısın ama bu salataya konacak balık derin su balığı olacak, Hannuz veya iskorpit gibi. Taze olacak, yani, o gün denizden çıkmış olacak. haşlanacak, bembeyaz eti ayrılarak salatayla karıştırılacak. Kış günü her gün günlük balığı bulmak zor. En pratiği tonbalığı oluyor, en son çare. Ama, balık, (option) seçenek oluyor. Konmayabilir de. Salatanın yanında başka yemek yoksa, doyurucu olarak düşünülebilir ton balığı, belki.
Selamlar sevgiler, saygılar...
merhaba Nihat abi, gecen gün okulumuza gelmiştin, ne kadar kısıtlı süremiz olsada bir süre sohbet etmiştik seninle. Valla çok hoşsohbet adamsın yahu! Blogundan da söz etmiştin, ben de bir gireyim bakıyım dedim. Çok güzelmiş ellerine sağlık :)
bu arada salata da çok lezzetli görünüyor. Neyse fazla uzatmayayım herkese iyi aksamlar...
Bloğuma hoşgeldin, Bilgin. Kendini tanıtmamışsın ama adından biraz anımsar gibiyim. Kimbilir belki bir gün karşılaşınca deyiverirsin; "Ben bloğuna yorum yazan Bilgin." diye. En genç okuyucuyla, en yaşlı okuyucuyu bilmek isterim doğrusu.
O gün Datca Anadolu Lisesi'nde bu kadarını ummadığım bir dinleyiciyle karşılaştım. O gündenberi içimde ülkem için umutlar yeşerdi.Kendii bir üniversitenin amfisinde sandım. Beni dikkatle dinleyen gençlerin soruları müthiş çarpıcıydı.
Tekrar orada olmak isterim doğrusu.
Hepinizin gözlerinden öperim, Bılgin
Nihat Amca
Valla bizde isteriz tekrar gelmeni Nihat abi :) yakın zamanda kitabını almayı düsünüyorum çok merak ettim o gün, bir de bizim sınıftan bir arkadaşımız kitabından bir hikaye okumuştu, çok güzeldi doğrusu :)
Yorum Gönder