Küçücük, denize on beş metre, ana caddeye arkasını dayamış, deniz tarafına bakan bir sundurması var. Mantısı, gözlemesi ve temizliğiyle ünlü, basit bir lokanta. Hatta yabancı arkadaşlarımız arasında anılan adı: “Simple Restaurant”
Arkadaşlarımız karı koca birlikte çalıştırıyor... Kışın kapatıyorlar. Bir ay önce açtılar. Havaların ısınmasıyla yazlıkçılar uğramaya başladı ya, yeni bir yardımcı bayan almışlar yanlarına... Yüzü gülen, sempatik biri olduğundan cesaretlenerek sordum:
“Buralarda yeni gördüm seni. Nerelisin?”
“Bodrumlu'yum, amca.”
“Yaa, ne kadar güzel! Biz Datçalılar, Bodrumlular’la iyi anlaşırız. Hayat tarzımız, fiziki yapımız, dilimiz, yemek kültürümüz aynıdır. Asker ocağında en iyi arkadaşlarımız hep Bodrumlu'dur. Eskiden, aramıza giren Gökova Körfezi yüzünden, birbirimizden mesafe olarak uzaktık. Bak şimdi feribotlarla onu da aştık. Alt tarafı iki saatlik yol..”
“Evet! Yaz gelince yakın, kışın gene uzak. Nerdeyse dört saat…”
“Cevat Şakir'i arasıra okududuğum için iyi bilirim Bodrum'u. Bilir misin Halıkarnas Balıkçısı’nı?”
"Ben bilmem. Ama, kocam da balıkçıdır, bütün balıkçıları tanır. Ona sor..."
Çarşamba, Mayıs 28, 2008
Pazartesi, Mayıs 26, 2008
Manilerden Bir Örnek
Yaklaşan yaz günlerinden önce yayımlayabilmek için üzerine yoğunlaştığım bir kitap projem var. Eğer Temmuz ayından önce yayımlayabilirsem kendimi şanslı sayacağım
Nelerle uğraştığımı bilmeniz bakımından bir örnekleme koydum bloğuma.
Söylenen yer. Mesudiye ve Yaka
Derleyen: Nihat Akkaraca
Evlenme çağına gelmiş kızın korkulu rüyasıydı çeyiz meselesi o yıllarda. Düğün haberini alan kadınlar, evlenecek olanların adını bilmeseler de olurdu, ama kızın kaç bürümcük gömleği, kaç uşkuru, peşkiri var onu mutlaka öğrenirlerdi. Düğünde sergilenen bu çeyizlerin sonradan dedikodusu da yapılırdı. Kızın ailesinin durumuna göre değerlendirme yaparlardı, çeyizi az mı yoksa çok mu diye. Aşağıdaki mani örneği;
Yaka’dan bi delikanlı, Mesudiye’den D….. na yakmıştı abayı. Oğlan kendi anasını bubasını razı etmiş, bi türlü kızın anasını razı edemiyordu. Kadın durmadan,. “Kızımın yaşı küçük, çeyizi yok, daha evlenme çağında değil” deyip oğlan evini reddediyordu. Kızı küçüktü ama aşkı büyüktü. Kız, oğlanı seviyor, anasının da bu evliliğe rıza göstermesini istiyordu. İkide birde anasıyla bu yüzden tartışıyordu. Bi’ gün kız, isyan etti anasına: “Bu iş iyilikle olursa olur, olmazsa valla kaçarım” deyiverdi. Bunu duyunca çok şaşıran anası, öfkesini maniye döktü.
Ataş sarmış bacayı
Çağrın gelsin hocayı
Sandıkta üç göynek va
Neyleyceksin gocayı.
Çok geçmeden delikanlı, sevdiği kız ile anası arasında geçen tartışmayı duydu. Fırsat bu fırsattır deyip bir mani yaktırdı Bedir Nine’ye ve yolladı Mesudiye, Avlana’ya; sevdiği duysun diye:
Avlana’nın denizi
Çıra gibi benizi
Gel seninle gaçalım
Allah veri ceyizi.
Nelerle uğraştığımı bilmeniz bakımından bir örnekleme koydum bloğuma.
Söylenen yer. Mesudiye ve Yaka
Derleyen: Nihat Akkaraca
Evlenme çağına gelmiş kızın korkulu rüyasıydı çeyiz meselesi o yıllarda. Düğün haberini alan kadınlar, evlenecek olanların adını bilmeseler de olurdu, ama kızın kaç bürümcük gömleği, kaç uşkuru, peşkiri var onu mutlaka öğrenirlerdi. Düğünde sergilenen bu çeyizlerin sonradan dedikodusu da yapılırdı. Kızın ailesinin durumuna göre değerlendirme yaparlardı, çeyizi az mı yoksa çok mu diye. Aşağıdaki mani örneği;
Yaka’dan bi delikanlı, Mesudiye’den D….. na yakmıştı abayı. Oğlan kendi anasını bubasını razı etmiş, bi türlü kızın anasını razı edemiyordu. Kadın durmadan,. “Kızımın yaşı küçük, çeyizi yok, daha evlenme çağında değil” deyip oğlan evini reddediyordu. Kızı küçüktü ama aşkı büyüktü. Kız, oğlanı seviyor, anasının da bu evliliğe rıza göstermesini istiyordu. İkide birde anasıyla bu yüzden tartışıyordu. Bi’ gün kız, isyan etti anasına: “Bu iş iyilikle olursa olur, olmazsa valla kaçarım” deyiverdi. Bunu duyunca çok şaşıran anası, öfkesini maniye döktü.
Ataş sarmış bacayı
Çağrın gelsin hocayı
Sandıkta üç göynek va
Neyleyceksin gocayı.
Çok geçmeden delikanlı, sevdiği kız ile anası arasında geçen tartışmayı duydu. Fırsat bu fırsattır deyip bir mani yaktırdı Bedir Nine’ye ve yolladı Mesudiye, Avlana’ya; sevdiği duysun diye:
Avlana’nın denizi
Çıra gibi benizi
Gel seninle gaçalım
Allah veri ceyizi.
Bu mani işe yaradı. gerçekten, oğlan kızı kaçırdı. Şimdi torunları bile var.
Pazar, Mayıs 25, 2008
DATÇA 3. OYUNCAK ŞENLİĞİ

Biz büyükler de topaçları [Datça ağzıyla, tırtılla] ları görünce çocuklaştık. Çocukluğumuzdaki tırtıllayla bu gördüklerimizin arasında bayağı bir fark vardı. Biz kendimiz ağaçtan yapardık, elimizdeki bazen iyi bazen külüstür çakılarla. Bunlarsa tornadan çıkmıştı hepsi. Ama gene de çocukluğumuzu yaşattılar bize.


Ne olsursa olsun, Datçalı çocuklar mutlu bir gün geçirdiler, istedikleri oyuncaklarıyla oynayarak.


Datça Kent Parkı yarın da boş değil. Yarın sabah saat 10.00 da Datça Yerel Tarih Grubu'nun geniş kapsamlı, herkese açık bir toplantısı başlayacak orada. Katılmak isteyenleri bekliyoruz...
Perşembe, Mayıs 22, 2008
Bu kadar güzel anlatılır.
Aduardo Galeano
FAKİRLİKTEN
KURTULUŞUN HİKAYESİ
Artık son horoz da çorba olmuştu. Horozun dulları yerde bir tahıl tanesi bulmak için geziniyorlar ama bula bula çöp buluyorlardı. Köylüler artık yolun sonuna gelmişlerdi. Çok nadir olarak, ayda yılda bir köye uğrayan çerçilere verecek bir metelikleri bile yoktu.
Sahip oldukları son şeyleri vererek yaşıyorlardı: Kadınların kafası tıraşlıydı, erkeklerin tek böbreği kalmıştı…………..
Pazar, Mayıs 18, 2008
Perşembe, Mayıs 15, 2008
ÖZGÜRLÜK KORKUSU
Aynen katılı/yorum
Paul Sartre, özgürlükten kaçma, özgürlüğü reddetme arzusına 'kötü niyet' adı verir (mauvaise fois). Artık korku başlamıştır. 'Kötü niyet' sarmıştır her yanı. Hakiki bir gelecek sahibi olma ihtimalinin korkusu çöker insanların üzerine. Köleliğin aslında iyi bir yanı da vardır. Köle, gelecek endişesi taşımaz. Her kölenin özgür bir insan olmak istediği de doğru değildir. Kendine şu veya bu nedenle güvenen çok küçük bir azınlık özgürlüğün yükünden korkmaz. Çok az sayıda köle heves eder özgürlüğe. Hele efendisiyle arası iyi olan köleler, köleden ziyade bir 'besleme' olmayı becermiş olanlar, özgürlük fikrinden hiç hoşlanmazlar. Büyük bir özgürlük korkusu sarar her yanı.
Yazan: Gökhan Özgün, Radikal Gazetesi, 26. 03. 2008 Darbe takvimi isimli köşe yazısından
Paul Sartre, özgürlükten kaçma, özgürlüğü reddetme arzusına 'kötü niyet' adı verir (mauvaise fois). Artık korku başlamıştır. 'Kötü niyet' sarmıştır her yanı. Hakiki bir gelecek sahibi olma ihtimalinin korkusu çöker insanların üzerine. Köleliğin aslında iyi bir yanı da vardır. Köle, gelecek endişesi taşımaz. Her kölenin özgür bir insan olmak istediği de doğru değildir. Kendine şu veya bu nedenle güvenen çok küçük bir azınlık özgürlüğün yükünden korkmaz. Çok az sayıda köle heves eder özgürlüğe. Hele efendisiyle arası iyi olan köleler, köleden ziyade bir 'besleme' olmayı becermiş olanlar, özgürlük fikrinden hiç hoşlanmazlar. Büyük bir özgürlük korkusu sarar her yanı.
Yazan: Gökhan Özgün, Radikal Gazetesi, 26. 03. 2008 Darbe takvimi isimli köşe yazısından
Salı, Mayıs 13, 2008
7. Datça Resim Şenliği



Pazartesi, Mayıs 12, 2008
Eski Datça'da Anneler günü







Cumartesi, Mayıs 10, 2008
ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN
Yarın Anneler Günü’nü her yılki gibi Eski Datça’da kermeslerle, annelere yazılan şiirlerle ve Eski Datçalı çocukların oynayacağı minik bir tiyatroyla kutluyoruz. Yağmur, “Datça’da Zaman” adlı öykü kitabındaki “Emine Teyze ve Bilgisayar” öyküsünü sahneye koydu. Saat 14.00 de Orhan’ın kahvesinde izleyeceğiz.
Gelmek isteyen dostlara duyurulur.
Anneler Günü dolayısıyla eski Datça'da bugün yapılan etkinlikleri izlemek için, bu bloğun linkler listesindeki "Datça rehberi" linkini tıklayın
Gelmek isteyen dostlara duyurulur.
Anneler Günü dolayısıyla eski Datça'da bugün yapılan etkinlikleri izlemek için, bu bloğun linkler listesindeki "Datça rehberi" linkini tıklayın
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)