Uzunca bir zaman yurtdışında kalmış, evlenme zamanı gelince memleketine dönmüş, iyi bir evlilik yapmıştı. Kocası Datçalı’ydı ve işi de Datça’daydı. Mutlu çifte geçtiğimiz yortu günlerinde Avrupa ülkelerinden birinden uzun vaadeli bi misafir geldi, uzunca bir zaman kalacaktı. Misafir bekârdı. Sarışının fıkır fıkır kaynayan bir yapısı olduğundan gelir gelmez bi sevgili buldu veya sevgilisi onu buldu. Sanırım ikinci şık daha doğruydu. Ev sahibesinin avrupa ülkesinde kaldığı yıllarda tanıdığı çok samimi arkadaşıydı. Avrupalı kızın haziran ayı ortalarına kadar keyfine diyecek yoktu. Ama, ne olduysa o günlerde oldu, fıkır fıkır kaynayan, yerinde duramayan kıza bişeyler oldu. Yüzü gülmüyor, dili eskisi gibi söylemiyordu Sanki dünyaya küsmüştü. O günlere kadar akşam yemeğini bile dışarıda yiyip, dönünce gününün ne kadar güzel geçtiğini anlatan sarışın, evden de çıkmaz olmuştu…
Geçen gün evin balkonunda yemeklerini yedikten sonra kahvelerini içerlerken ev sahibesi, arkadaşını sorguya çekti. Sorgulama yarı şaka yarı ciddi devam ederken evin erkeği de günlük gazeteye göz atmaktaydı, ama kulakları da karısıyla misafir kızın konuşmalarındaydı. Kız her şeyi açıkladı. Datçalı sevgilisi başka bir kız arkadaş bulmuş, onu terketmişti. Onu üzen buydu.
Datça’daki yaz aşıklarını iyi tanıyan adam, gazeteden başını kaldırmadan teselli etti Avrupalı sarışını:
“Üzülme kızım, Eylül sonuna kadar sık dişini. Eylülün sonuna doğru o gelip garanti seni bulacak, ayaklarına kapanacaktır…”
Salı, Temmuz 08, 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
Nihat Abi, anlattığınız her öykü hem güldürüyor hem de düşündürüyor.
Kitabımı da okumaya başladım. Yüreğinize, ellerinize sağlık.
Siz de Sağolun Mine Hanım. Kitabımı okuduğunuzu bilmem beni mutlu ediyor. inşallah kısa zamanda "Öykülü Datça Manileri" kitabımı da okursunuz.
Saygılar ve selamlar. Nihat Abi
traji komik bir hikaye:)..
erkekler kadinlari anlamadiklarini soyler ya,biz kadinlarda erkekleri oldukce iiy anliyoruz ama hiiiiiic hosumuza gitmedigi gibi isimizede gelmiyor
Nihat AğbiBugün Vefa
hocayla konuştum ,şimdilik Fethiye'de,selamı var .
Ben de istemiye istemiye
bir hafta Datça'dan uzak
olacağım sana kolay gelsin,
hepsi çok hoş yazılar,su
gibi okuyoruz ertesi gün
bir tane daha yazılmış mı
diye merakla bakıyoruz.
Selamlar...
Aslında adam doğru söylemiş. Eylül Datça'nın en güzel zamanlarından biri olduğu gibi Datça'da aşkında en güzel zamanlarından biri olmalı.
Ah yaz asklari! Ah turist asklari!
Bir de Bodrum`da bir teknede yemek yerken, yan teknede Ingiliz sevgilisine Turkce ogreten tekneci genc cocuk geldi aklima. Kendi Bodrum sivesiyle kiza `ekmek` demeyi ogretiyordu. Kiz da ikina sikina ekmek demeye calisiyordu Bodrum sivesiyle...ne bilsin sive oldugunu...Nihat abi, siz anladiniz ekmegi nasil bir siveyle ogretmeye calistigini. BIr de arada hece hece yapiyordu, cok komikti ama tekneci cocuk cok ciddiydi.
Şu yıllar Datça zaten bir tiyatro sahnesi gibi, Açalya. Bir de yaz aylarına bakınca... Herkes sahnede rol kesiyor sanki.
Muzaffer hocam, Sana iyi geziler. Vefa'dan dün bir mail aldım. Paspatur Edebiyat dergisini Fethiye'de gene çıkaracaklar. Derginin ilk sayısı için bi yazı hazırlıyorum bile.
çabuk dön Datça sahnelerine. Oyunları kaçırma.
Sahil kasabalarının aşkı böyle Ayşegül. İnsanın yoğun olduğu günerde her şey kopuyor. Eylül sonuna doğru kopanlar yerlerine oturuyor tekrar. Bu yüzden en çok ekim ayını severim. Curcuna biter biz bizekalırız Datça'da gene..
Yorum Gönder