Cuma, Mart 10, 2006

CAHİT ÇETE'den bir anı

Çeşmeköy’de, eskiden de okul varmış. Eskisi yıkılmış. Aynı yere yenisi yapılacak. Cümhıriyetin ilk yılları. Türklerden usta yok. Köyün ustaları Rumlardanmış. Onlar da “Mübadele” içinde gitmişler. Ama köylüler, hangi ustanın nereye gittiğini, nerede olduğunu biliyorlar.
Lozan antlaşmasına göre, köyden giden Rum ustaları getirip çalıştırmak serbest. Köyden giden ustalar Simi (Sömbeki) adasındalar. Getirilirler. Binanın taş yapısını yaparlar. Yapıdaki Rum stili bundandır.
(Derleyenin notu: Bu ustalardan biri çok güzel keman çalarmış. Her akşam kahvede keman çalar, milleti de oynatırmış, kendi arkadaşlarını da. Beraberlerinde getirdikleri Rum amele, ağır işe dayanamamış. Bir gün Palamutbükü’ne gitmiş, Rum ekipin sandalını alarak adaya kaçmış.Burasını anlatan Ahmet Karaman)
Aradan zaman geçince Türklerden de ustalaşanlar çıkar.
İlk ustalar, Sındı Köy’ünden Bekiroğlu’dur. Bizim köyden, onun çırağı Hamdioğlıu’dur. O da, Hamdioğlu da ustadır artık. Yapının geriye kalan çatı, kapı, pencere, sıra işlerini bunlar yapar.
Yapılan kapılar, pencereler ellili yıllarda hala kullanılıyordu. Sanırım altmışlı yıllarda değiştirildi. Çatısındaki kiremitler MARSİLYA markalıydı.
Mübadelede buradan gidenlerin Atina yakınlarına yerleştirildikleri yazılır. Ama yakın adalara yerleştirildiklerini gösterir deliller de var.
Birincisi; ilkokul binamızın yapılması için getirilen, bizim köyden gitme Rum ustaların Simi Adası’nda bulunmaları.
İkincisi; Ellili yılların başlarında, Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı olduğu yıllarda, Yunanlılarla dostluğumuz, hoşgörürlüğümüz çok iyiydi. Adalardaki Rum balıkçılar, bizim sularımıza çıkıp (yasak olmasına rağmen) dinamitle balık avlayabiliyorlardı.
Bunlardan biri bizim kıyıda avlanırken gümrük askerleri tarafından yakalanıyor. Köyün karakoluna götürülürken Çeşme Alanı’na girdiklerinde kıyıdaki eve bakıp ağlıyor. Ev Hacıoğlu amcamın evidir. Evin eski sahibi bunlarmış. Çocukluğu bu evde geçmiş. Ağlaması bundanmış.
Üçüncüsü; Fevzi Hoca Rodos’a gittiğinde orada oturan bir Rum, Datca’nın iskelesinde bulunan babasına, dedesine ait evi sormuş.
(Derleyenin notu: Datça İskelesindeki, dedesine ait evi soran Rum, arkadaşım Kostas Farmakidi olmalı. Bugün gümrük binası olarak kullanılan yapının adı hala “Farmakidi Evi’dir.)
Lozan Antlaşmasına göre Yunan Adalarındakilerle alışveriş yapmak serbestmiş. Bu Montrö antlaşmasına kadar sürmüş.
Alış veriş, değiş-tokuş yöntemiyle yapılıyormuş. Bizimkiler tavuk, yumurta, pava(Mördümük) bulgur, incir, harup götürüyormuş. Karşılığında şeker, rakı, kahve, şarap getiriyormuş. Yunan Adalarının bize en yakını olan Simi adasında bizim köyden gitme Rumlar olduğundan , bu iş daha kolay oluyormuş.
Bir seferinde, adaya yelkenli kayıkla yük götürürlerken, fırtınaya yakalanmışlar kayık batmış. İçinde bulunan iki amcam boğulmuşlar. Gulvezer (Mehmet Çuhadar) amcam bir şeye tutunmasına rağmen boğulmuş. Ortak olduğu kayığa, işi çıktığı için o sefer katılamayan babam, boğulmaktan kurtulmuş.



10


Cahit Çete, Köy Enstitüsü çıkışlı emekli öğretmenlerden. 1931 doğumlu. Geçen yıl Yeniden İmece dergisi'nde yayınlamış olduğum "Datca - Antalya/Aksu Yolcuları" adlı öyküdeki çocuk kahramanlardan biri. O altı çocuğun en genci ve yapı olarak da en ufak tefekleriydi. Aksu Köy Enstitüsünü bitirip öğretmen olduktan sonra Köy Okullarına ders kitapları ve çocuk öyküleri yazmış, daha sonra İzmir'de bir yayın evi kurmuştu. Şu anda Datca/Palamutbükünde, tam denizin kenarındaki evinde emekliliğin tadını çıkarıyor. İleride gerektikçe anılarından kısa parçalar vereceğim.

Hiç yorum yok: