Salı, Ağustos 07, 2007

EN KÜÇÜK SATICI

ANNE, OYUNCAKLARIMI ALDILAR


Datça Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni. Yalnız okulda değil, her zaman her yerde öğretmen. Yaz aylarında Datça’da herkesin yaptığı gibi akşam yemeğinden sonra limana doğru yürüyüşe çıkmıştı Hayriye Öğretmen. Beraberindekiler kendi iki çocuğuyla birlikte hepsi altı çocuktu, kızlı erkekli. Dördü, komşusuna misafirliğe gelenlerin çocuklarıydı.
Cumhuriyet meydanı’nın karşılarında, ana cadde üstünde hediyelik eşya satan küçük dükkanın önünden geçiyorlardı. Dükkanın önünde bir tabureye oturmuş, önünde bir tepsi, tepsinin içinde beş altı tane kullanılmış basit oyuncak. Her çeşit renkten plastik oyuncaklar. Satıcı, ya üç ya da dört yaşlarında bir kız çocuğu… Datça'da o akşamki en küçük satıcıydı sanırım. Hayriye öğretmen durunca çocuklar da durdu. Küçük satıcıya ve sergilediği oyuncaklarına baktılar. Görüntü ilginçti. Hayrıye Öğretmen tepsidekileri işaret ederek çocuğa sordu:
-Bunlar kimin?
-Benim.
-Neden buraya getirdin, satıyor musun yoksa?
-Evet.
-Kaça?
-Ne alıysanız biy liya.
Hayriyanım yanındaki çocuklara seslendi:
-Çocuklar! Yanınızda harçlıklarınız var mı?
Sanki sınıftalarmış gibi, hep bir ağızdan:
-var!
-Haydi, bu kardeşinizi mutlu edelim. Herkes kendine bi oyuncak alsın. Olur mu?
-Olur!
Herkes birer YTL çıkardı cebinden. Rastgele birer oyuncak seçtiler ve birer YTL yi satıcıya verdiler. Önündeki tepsi boşalınca satıcı çocuk, bi’elindeki paralara bi’de boş tepsiye bakarak ağlamaya başladı ve dükkanda müşterilerle ilgilenmekte olan annesine seslendi:
-Anne be!Oyuncaklarımın hepşini aydılar. Bene oyuncak kalmadı…
Maksat satıcıyı mutlu etmek değil miydi? Herkes oyuncakları tepsiye koydu, paralarını geri aldılar. Satıcı çocuk sevinmişti. İçerdeki annesine bu kez mutlulukla seslendi:
-Anne, oyuncaklayımı geyi aldım!
Hayriye öğretmen ve çocuklar gülerek limandaki kalabalığa karıştılar…

16 yorum:

Adsız dedi ki...

Datça'da oyuncaklarını satan çocuklara bu yaz bende rastlıyorum. Ama siz o kadar hoş anlatmışsınız ki, elinize sağlık
Ayşegül

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

bugun kahvemizi sizsiz ictik, sizin balkonda sizi beklerken...
alp ve ege'de dondurmalarini yediler...

Nihat Akkaraca dedi ki...

Dondurmayı değil ama, kahveyi kaçırdığımıza üzüldük. Eğer evde olsaydık kahvelerimizi ikişer yudum paylaşacaktık. Büyük kızım Meltem, eşi ve torunumuz Anılcan ve bir arkadaşı İstanbuldan tatile geldiler. Onlarla gitmiştik Mesudiye Hayıtbükü'ne ve Köy evimize.
Kahveden çok sohbetin kaçtığına üzüldüm. Saat 13.00 kadar evdeydik sanırım. Bilsek beklerdik.
Geçen Salı beklemiştik sizleri. Gene gelir misiniz?

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

24 agustos'a kadar bir kez daha görusmeyi biz de cok istiyoruz...
mutlaka bu sefer arayacagiz ugramadan önce...

Nihat Akkaraca dedi ki...

Lütfen arayın. tekrar görmeyi ve konuşmayı biz de çok istiyoruz. Sevgi ve saygılarımızla Nihat Abi ve Emel Abla

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Pazartesi gunu gelecegiz, esim gözluk teslim alacak, elektrik faturasini da ödememiz gerekiyor, sizin icin uygun olurmu...uyarsa hangi zaman dilimi uygun
?telefonumuzu teslim ettik...

Nihat Akkaraca dedi ki...

Alp&Ege'nin Annesi, Pazartesi'ni size ayırabiliriz. bekliyoruz. Siz gelin. Buradaki işlerinizi halleder ne yapacağımıza karar veririz. Bekliyoruz.
Nihat Abi

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

nihat abi, birterslik olmazsa ögleden önce yukaridaki isleri halletmeyi planliyoruz.

Nihat Akkaraca dedi ki...

Alp & Ege'nin Annesi,
Gözlüğü teslim almayı bilmem ama, elektrik faturasını ödeme işi çok kısa bir zaman alacak. Selamlar.

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Birlikte olmaktan cok mutlu olduk...Göstermis oldugunuz yakinligi asla unutamayiz...Sizleri simdiden özledik...Saygilar hepimizden...

Nihat Akkaraca dedi ki...

Mavilimon, madem ki Datça'dasınız siz de neden bize uğramadınız? veya telefonla aramadınız. Tanışmayı isterdik.
halen Datçadaysanız yazar mısınız? i

Açalya dedi ki...

Hem gözlerim dolarak hem de gülümseyerek okudum. Ne kadar güzel sorumluluk duygusunu öğreniyor kız çocuğu. Bravo ailesine.
Ama oyuncaklarına veda etmesi için biraz daha büyümesi gerek, henüz bir bebek o.

Adsız dedi ki...

Hem güldüren, hem düsundüren, hem de ögretmenlerimizin kiymetini anlatan kisa ama çok isabetli bir hikaye.Ellerinize saglik Nihat Abi

Nihat Akkaraca dedi ki...

Merhaba Levent Ali Riza, O gerçekten olmuş olaylardan biri. Hikaye de diyebiliriz. Çünkü olay "Hikaye" edildi. Darca Yerel tarih Grubu'na Sarnıçlar hakkında sorduğunuz soruyu cevaplayacağım. Çok ilginç, hem de bu günlerin en ilginç konusu su.
datca'da çok sarnıç var halen ayakta.

Adsız dedi ki...

Datça'da gece 12'ye kadar, aynı noktalarda tartı hizmeti veren çocuklar gördüm. Bu çocuklar gece 10-11 gibi oturdukları yerde uyumaya başlıyorlar. 12'de ise toplanıp, son araba ile evlerine dönüyorlar.
Datça'ya hatta aslında hiçbir yopluma yakışmayacak bir olay.
Tamam çocuklar yazları ailelerine yardımcı olmak veya yazlarını değişik bir şekilde değerlendirmek için bir turizm beldesinde çalışabilir ama gece 12'ye kadar buna tüm Datça'nın gözü önünde göz yumulması hiç bir noktada insanlıkla bağdaşmaz.
Datça'ya bir dahaki gelişimde bu manzara tekrarlanırsa, buna göz yuman yetkililerden o çocukların ailelerine kadar bir çok kişi ve kuruma dava açmayı planlıyorum.
Sevgiler

Nihat Akkaraca dedi ki...

Tansu, Bu yazıda adı geçen çocuk gerçekten satıcı değil. Anne içeride satış yaparken, çocuk dışarıda oyuncaklarıyla oyun oynuyor
satış falan yaptığı yok.
Ama tartıcıları siz bildiğiniz gibi yapın