Cuma, Eylül 08, 2006

HARNAME


Harname’den

Bir eşek var idi zaif u nizar.
Yük elinden katı şikeste vü zar
(Zayıf, çelimsiz bir bedbin eşek vardı.
alemin yükünü çekmekten bitkindi gayri)
Gah odunda vü gah suda idi
Dünü ü gün kahr ile kisuda idi
(Bazen odun bazen su taşıyordu
Lakin sıkıntıdan çatlıyor,
Her daim kahrediyordu kaderine)
Dudağı sarkmış u düşmüş enek
Yorulur arkasına düşse sinek
(dudakları sarkmış, çenesi düşmüştü ineğin)
kıçına sinek konsa yara zannediyordu,
yani o derece)
arkasından alınsa palanı
sanki it artığıydı kalanı
(yükünü çıkarınca
darası sıfıra tekabül edecekti handiyse he)
Bir gün ıssı eder himayet ana
Yani kim gösterir inayet ana
(Bir gün sahabı eyilik etti ona
ve serbest bırakıp saldı çayırlara
kocaman bayırlara)
aldı palanını vü saldı ota
otlayarak biraz yürüdü öte
(yürüyor eşeğimiz)
gördü otlakta yürür öküzler
odlu gözleri gerlü göğüzler
(ah birde baktı ki eşek, semiz öküz dolu ortalık,
göğüslerini gere gere dolanıyorlar üstelik)
Har-ı miskin eder iken seyran
Kaldı görüp sığırları hayran
(takıldı eşek,
baktı durdu sığırlara mel mel)
ne yular derdi ne gam-ı palan
ne yük altında hasta vü nalan
(öküzlere hasta olan eşek,
amanin dedi:
ne yük ne de yular dertleri var bu deyyusların)
acebe kalır ü tekeffür eder
kendi ahvalini tasavvur eder

(şaşırıp kendi halini düşündü eşek tabii,
allahın öküzüne bak, dedi içinden)
ki biriz bunlarınla hilkatte
elde ayakda şeki ü suretde

(hem bende de aynı kol-bacaktan var ne yani,
vay öküz oğlu öküzler diye sitem etti)
var idi bir eşek ferasetli
hem ulu yollu hem kiyasetli

(hadiseye muhteşem bir eşek
duhul oldu bu esnada)
ol ulu katına bu miskin har
vardı yüz sürdü dedi ey server

(bizim eşeğin de aklına geldi bu bilge eşek,
hemen davrandı, akıl almak için süründü bilgeye)
sen eşeksin ne şek hakim-i ecell
müşkülüm var keremden itgil hall
(dedi ki: sen müthiş, fevkelade bir eşeksin
anlatmaya kelime bulamıyorum yani,
n’olur derdime bir çare bul eşekzadem)
bugün otlakta gördüm öküzler
gerüben yürür idi göğüzler
yok mudur gökde bizim ıldızımız
k’olmadı yeryüzünde boynuzumuz

(anlattı uzun uzun
öküzlerin gergin vücut ölçülerini;
akabinde de: yok mudur bizim
gökde zodyak’a bağlı burcumuz,
da olmadı yerde bir cilalı boynuzumuz,
diye ağlandı bizimki)
böyle verdi cevabı pir eşek
k’iy bela bendine esir eşek
(bilge eşek şöyle bir gerindi ve
dedi ki: ey belasını bulmuş eşek)
dün ü gün arpa buğday işlerler
anı otlayıp anı dişlerler

(o dandik öküzler, hergün arpayla,
buğdayla oynaşıyorlar,
bön bön trenin icad edilmesini bekliyorlar,
başka bir olayları yok,
a benim beyni düdük yeğenim,
manyadın mı sen ayol)
bizim ulu işimiz odundur
od uran içimize o dündu
r
( hem bizim odun işinde
acayip para var angut eşek,
hele sen bir gör,
şu iki-üç yıl içinde patlayacak odun piyasası,
ey deli eşek, hadi de get bozma kafamı,
diyerek de bitirdi bilge eşek)
döndü yüz derd ile zaif eşek
(e anladınız herhalde:
eşeğimiz ziyadesiyle mahzun)
varayın ben de buğday işleyeyin
anda yayılıp anda kışlayayın
(bizim eşeğin aklı hala buğdayda, arpada,
konuşup durdu kendi kendine)
gezerek gördü bir göğermiş ekin
sanki dutardı ol ekin ile kin
(bu arada gezerken serpilmiş güzel ekinleri gçrdü,
gördükçe dellendi,
hırsından çatlayacak gibi oldu tabii)
eyle dedi gök ekini terle
ki gören der zihi kara tarla

(ekinlere öyle bir daldı ki bizim haset eşek,
hepsini anında hacamat ederek yedi,
oh üstümüze afiyet)
başladı urlayıp çağırmaya
anub ağır yükün anırmağa

(taşidiği yükleri hatırlayarak ilendi geçmişine ,
bas bas bağırdı olduğu yerde)
çıkarır har çün enkerü’l-esvat
ekin ıssına arz olur arasat
(en bet sesiyle çağırırken eşek,
mal sahıbı da hadiseyi çakozladı elbet)
ağaç elinde azm-ı rah etdi
(elinde sopa yola çıktı sahip,
tarumar olmuş tarlasını görür görmez
çok pis bedbaht oldu tabii;
ilençle ver yansın etti:
vay seni gidi oğlu gidi,
gayrısina soktuğumun müsibet hayveni)
daneden gördü yeri pak olmuş
gök ekinliği kara hak olmuş
yüreği soğumadı söğmeğ ile
olımadı eşeği döğmeğ ile
(sahip, önce eşeğe ana –avrat dümdüz gitti,
lakin kesmedi tabi bu kadarı sahibi,
odununan da bir güzel benzetti bizim akılsız eşeği,
eşek sudan gelinceye değin dövdü bir güzel,
eh dövülen eşek olduğu içün de, eşek suya hiç gidemedi,
e gidemeyince dönemedi de bittabi, ah ah)
bıçağını çekdi kodi ayruğunu
kesdi kulağını vü kuyruğunu
(yine hıncını alamadı elbet sahip
bıçağınan kesdi eşeğin kuyruğunu, kulağını)
kaçar eşek acıyarak canı
dökülüp yaşı yerine kanı

(e malumunuz)
uğrayu geldi pir eşek na-gah
sordı halini kıldı derd ile ah
(o anda bilge eşek damladı ortama,
ve sordu:
n’oldu sana böyle a benim eşek yiğenim)
batıl isteyü hakdan ayrıldım
(bizim eşek zırladı vor vor; ve:
istedim hakkım olmayan bir muz,
kulaktan oldum takacakken bir çift boynuz,
diyerek anırdı uzun uzun…


Bu şiir internetteki Ekşi Sözlük adlı siteden alınmıştır. Çeviri: Atlantisten gelen zekiye

12 yorum:

Deniz Kamcez dedi ki...

Ben bu güzel gözlü hayvancıkla ilgili şiirin sonunda çeviren Datçalı Can Yücel diyeceksiniz sandım. Ama sanırım Datçalı Nihat bey'e ait. Ne güzel günümüze taşımışsınız Nihat bey! Bayıldım anlatımınıza.

Nihat Akkaraca dedi ki...

Sayın Nicomedian, bu şiiri ben internet ortamından almıştım(çevirisiyle beraber.) Ne yazanın ne de çevirenin adı yoktu. Böyle bir not koymam gerekirken onu da ertelemişim.
Değerli ilgileriniz için teşekkürler.

Deniz Kamcez dedi ki...

Kim yapmış olursa olsun ben çok beğendim bu uyarlamayı. Sizin kaleminize de yakıştırmıştım doğrusu.
Selamlar, saygılar.

Adsız dedi ki...

sanırım yanlış şekilde internet ortamından bulup okumadan buraya yapıştırmışşsınız. ben bu yazıyı sadece bir forum sitesinde ( geyikte sınır yoktur ) adlı topicden okudum. bundan sonra yapıştıracağınız şeyleri okuyup yapıştırmanızı dilerim...

Nihat Akkaraca dedi ki...

Sayın anonymous, Şiirin altında bir not var. Bu yazı internetde Ekşi Sözlük'ten alınmıştır diyor. Google girin, Harname yazın ve tıklayın. iİkinci linkte Ekşi özlük linklini tıklayın.
Ve iyice OKUYUN...

Adsız dedi ki...

Hem sadece Ekşi Sözlük'te değil onlarca sitede harname var Neden sadece "Geyikte Sınır Yoktur" adlı sitede olsun? Ben de anlayamadım...

Adsız dedi ki...

senı ayrı olarak tabrık edıyorum dıvan edebiyatında ayol angut gıbı kelımelerın kullanıldıgını ılk kez senden duyudum oda ayrı bı olay tabi

Nihat Akkaraca dedi ki...

Pınr, dikkat ederseniz "angut" kelimesi divan edebiyatında geçmiyor. Yani şiirde geçmiyor. Şiir hicvedilerek çevrilmiş, o çeviride geçiyor.

Adsız dedi ki...

teşekkürler ödevimde pek işime yaradııı saolunnnnnnn

Adsız dedi ki...

Okuduktan sonra yapıştırın yazıları!.. ayrıca çevirisi gerçekten çok terbiyesizce..." ana –avrat dümdüz gitti" gibi argo kelimelerin bulunduğu geyik bir biçimde çevirilmiş şiiri alıp yapıştırmışsınız!!... derhal düzeltilmesi gerekir!!!...

Adsız dedi ki...

Hello all
http://www.golfpoloshirts.net/ - cheap zoloft
The drug may be taken with meal or without meal.
[url=http://www.golfpoloshirts.net/]zoloft depression[/url]
The doctor should monitor the patient on the first 12 weeks of the treatment.
buy zoloft online
Zoloft is a serotonin reuptake inhibitor that has a therapeutic dose of 50-200 mg a day taken by patients for a period of 4 weeks.

Adsız dedi ki...

http://www.vvkwadijk.nl/site/?q=node/17427 broporolissally making money from home weliExilk [url=http://176.32.230.3/uipi.com/?q=chung-jemmy-kneel-kinfolk-join-empower-network-rhetoric-inane-gerbil]how to make money on internet[/url]